23 Aralık 2018 Pazar

Widow In the Oldest Pub In Town

A friend of mine introduced us in the oldest pub in town
And on a good day, I'd lay myself beside her
With all the lust I have left
For the sake of all the lust inside her.
She had no make-up on, oh, I checked
My young fingers wandered hard on that lovely face
Oh, my friends, she made me touch everywhere possible
Yet, nothing in me shined.
She told about her two little daughters
And the outcomes of being a single mother
I sat there and listened
And I admired.
She didn't look like she gave birth three months ago
Actually, she was the finest lady there.
As a matter of fact, one of the finest I've ever met.
She said: "I don't wanna fuck you,
You know that, right?"
I only smiled and let that slide
Before she spread her thighs a little and put my hand on her leg.
"What are you doing later on tonight?" she asked
"I'd kill a man to do you, but I can't tonight." I answered.
"How come? Are you not a man?" she said.
"Oh, darling, not tonight. But if you let me kiss
Your unholy lips, I might sleep tight." I whispered to her ear.
"Only a man can kiss me, and you don't act like one." she said.
Her lust grew as she hit the booze
Mine was never there.
She gave up on me that night
And I went home by shank's mare.
I could kill a man that night
To hold her and play with her hair.
For I long to love a woman
And days go by with despair.
I'm afraid to die malt-worm on a cold night
Oh, how I wish I died in her arms that night.

14 Ekim 2018 Pazar

To Lady E, About Lady H

  My Lady E, what a splendid month was it! The old time flies away like my youth. I'll never forget the summer of your bed, beach and booze. I know you loved me with blind eyes to my wrongful truths, so I can only hope that my fallen romance with Lady H will not break your heart and make you smile, for you know what a child I turn out to be when it's about a pretty pretty lady.

  I met her in a coffee shop a month ago. The flirting part was as adorable as it gets. We smiled like me and you. Deep in my mind I thought that with her rebellious tattoos, reckless attitude and unforgettable beauty, she was made for me. Instantly she fell in my good graces. She didn't talk very much and smiled a lot, her wisdom I found deep in her eyes. I accepted she was better than me in every aspect possible. My heart crumbled every single time her big sparkling eyes were laid upon me. I had many a fine lady, but believe me when I say this: I have never seen anything quite beautiful as her! And of course, her wisdom was something rare. So goddamn rare. When I looked at her, I felt like Tony Montana. The world was mine and everything in it was made for my pleasure.

  Eight days ago on October 7th, I bought two bottles of wine and marched like a soldier to my fortress of solitude where she and I planned to be at. Yes, to the room we made love once when you came to my hometown. What you wrote, "Don't forget me." is still on the wall by the way. We sat on my bed and I poured us two glasses of wine. I told her about the book I wrote in my worst times, she smiled like she read it. We chattered nearly half an hour and by that time, I finished the bottle by myself. She didn't even finish her glass. I was so nervous alongside of this goddess of beauty and wisdom. Finally, I was able to make the move. I took her clothes off and there she was, the perfect lady of this world, naked and shy before me. I kissed her cherry lips my eyes shut and silence was the melody of my fading solitude. We made love and it was hard for me because of the wine. I certainly wasn't at my best, I can't even say I enjoyed it. Yet, the thought of being inside of a lady I admire with all my being was more than enough. After the nasty part, I felt her blessed body against mine. And her sacred hand on my face was shining my darkened spirit I'm sure. She came healing.

  We texted a little while but that was the last day we actually talked face to face. Don't ask why. I still see her sometimes. Her wisdom and beauty was taken away from me and I've come to terms with it. I believe I'm okay with it.

  Here ends the story. I wish you the best in your life, and please, don't be a stranger.


  Yours lovingly,
  Not a Ladies Man



7 Temmuz 2018 Cumartesi

Gün Doğarken Bir Yabancı

  Sabahın beşinde bir yabancıyla yarı çıplak, terler içinde uyumaya yeltenen kişinin uzandığı yatakta saadet hak getire. Zevk sıvılarının kokusuyla ten ve ter kokusunun birleştiği odada bir de tütün yandı mı... Hüznün kokusu aşağı yukarı budur.

  Bahsettiğim bu birçok yabancıyla süregelen bu hoşnut aptallık herkese mi mükelleftir yoksa yalnızca iradesiz kişilere mi, bilemem. Yapılmasının birçok sebebi olabilir, yargılamak kimsenin harcı olmamalıdır ama bilinmelidir ki, belki bir ilah, belki bir dost, belki aileden biri, belki de bir sevgili mutlaka bir gün yargılayacaktır. Yargılamak, insanın çekirdeğinde vardır. Dünyanın en saf kalpli insanı da mutlaktır ki yargılar, en beter insanı da. Aksini düşünmek kendini kandırmak ve aynaya bakmamaktır.

4 Temmuz 2018 Çarşamba

Mart Kedisinin Melodisi

  Savaş alanında kulaklarını tıkamış askerler, parmak uçlarına kadar hissettikleri korkuyu bastıramaz. Askerler aslında dünyaya savaşmak için gelmemiştir. Üstlerindeki üniforma onlara yalnızca savaşçı süsü verir. Ölmezlerse sonradan kulaklarını açar, savaş melodisine alışırlar sadece ve biz onlara savaşçı unvanını veririz. Kimse savaşçı doğmaz. Mart kedisi olmak da tıpkı bunun gibidir. Kimse mart kedisi doğmaz, herkes dünyaya sevecen hâlde gelir. Duymak istemedikleri şeylere kulaklarını tıkar, duymazdan gelirler. Bir yerden sonra yüreklenmeye tenezzül edip kulaklarını açarlar ve çalmaya başlar mart kedisinin melodisi. Savaş melodisi çaldıkça sanırım öldürmek tatlı gelir, mart kedisinin melodisi çaldıkça ise sevişmek.

  Savaşmak ve sevişmek birbirine çok benzer, biri toprağı ıslatırken öbürü yatağı ıslatır. Melodilerini besteleyen tanrıdır. Öldürmek de alışkanlık hâline gelir, sevişmek de. Egomuzu besler, faniliğimizi bastırır, bizi tanrılaştırır. Ve elbette, sevişmek, savaşmaktan etiktir.

13 Haziran 2018 Çarşamba

Goner

  A rambling man keeps on rambling no matter how far away he goes. I know that for a fact. Desire of abandoning cities or women or family come to the same reason. He who wants to puke all the venom within yearns for far away places. Well, he's wrong. He should come to terms with the fact that he is actually... toxic. There is no escaping from yourself. The answer is not another woman's bitter taste or moving to another city. The answer lies within yourself. No matter how hard you try to ignore, it always comes down to these two possible answers: Bullet for your brain or letting it all go. The latter seems much easier, yeah? It's not. I can bet my life on it.

  Exactly 20 days from now, I'll be in a new city where I'll spend at least 5 years of my life. Surely, leaving it all behind seems like such a sweet bless, yet I tried leaving once and it did not go well. This time, I'll try harder. I'll try to let it all go.

  It's been a long time since I shared any songs with y'all. Kathleen then.

  "Stars hang high above, the oceans roar
  The moon's come to lead me to her door
  There's crystal across the sand
  And the waves, they take my hand.
  Soon I'm gonna see my sweet Kathleen."




10 Haziran 2018 Pazar

Hancıdan Haber

  "Selam söyledi" dedi elleri bira kokulu, bıyıkları tütünden sararmış, bedeni ihtiyarlığa teslim olmuş hancı. Teşekkür ettim eski ahbabımın selamına ettiği elçiliğe.

  Hayli zaman önce bu büyükten hallice şehirde gitgide kendi itibarını lekelediğini düşünüp insanoğluna küsmüş ve küçük bir kasabaya yerleşmişti. Anlaşılan o ki memleketinin en sevdiği hanına uğramış, eski dostuna gelişini haber vermekten kaçınmıştı. Kendisini suçlamıyordum fakat bu ona kızgın olmadığım manasına gelmiyordu. Kimsenin bardak altlıklarını kullanmaya tenezzül etmediği hanın bu lekeli masası, birçok güzelin kapalı kapılar ardındaki manevralarına dair dedikodulara, alkolizmin kafesine irademizle girmemize ve çıkmamıza, kutsalları hiçe saymaktan aldığımız muhteşem hazza ve daha birçok şeye tanıklık etmişti.

  Terk-i diyar etmeden evvel çektiği varoluş sancılarını bana anlatmakta güçlük yaşıyordu. Sükunet arzusu taşmıştı, inzivaya çekileceğini, insanoğlundan ve şehir gürültüsünden bıktığını söylüyordu. Hatta bir gün durakta otobüs beklerken yerdeki boş su şişesi, rüzgârın etkisiyle usul usul ona doğru süzüldükçe içini korku kapladığını, şişe yaklaştıkça ölümün de yaklaştığını hissettiğini söylediğinde delirdiğini düşünmüştüm.

  Yeterince içtim, ahiren bünyem aptallıklara gebeydi zaten. İtibarımı düşünüp bir sonrakini söylemedim. Tahrip olmuş cüzdanımdan parayı çıkarıp hancıya verdim. Yerimden kalkarken bir ses duydum, mazidendi...

  "Beni özledin mi?" dedi. Yıllardır görmediğim yüzündeki tek değişiklik ufak tefek kırışıklıklar ve eski usul bir bıyıktı.

  Dostluk hakkında yığınla farklı felsefi görüş elbet vardır, ancak içlerinden biri hepsinden üstün ve yanlışlaması en zahmetli olandır. Der ki "Bir insanın tek dostu ikinci kişiliğidir."

  "Özlememek ne mümkün!" diye cevap verdim kendime, bıyıklarımızın altında buruk bir gülümseme ve kaşlarımızda her zamanki çatıklık vardı. Vusladımız hayli geç kalınmış ve bir o kadar da manidardı.

27 Nisan 2018 Cuma

A Liar Stands

   Going home after a lovely night
   Making love to a woman I met
   No shame crossed our paths
   No religionist thoughts came anywhere near.
   I told her poems right off the top my head
   Poems were about her beauty and kindness
   And how blessed I felt beside her body.
   Right here, a liar stands.
   I'll meet a lady I met in a library tomorrow
   Later on, she and I'll go to her place,
   "A lovely meal I'll cook," she said
   When she learned how I crave a good one.
   After my belly is full, poems will come knocking
   And her wild body surely will start trembling
   As I spill the beans for her beauty and kindness
   Right there, a liar will stand.
   Though recently I'm not honest in any way
   My words were the truth many times
   Honestly, I can't remember all the ladies
   No one keeps track of each fallen romance.
   I send my love to those I had a passionate dance
   Yet, right here, right now,
   A liar stands.

26 Nisan 2018 Perşembe

Missing November

   I got her blue nail polish on my littlefinger,
   Begging to make her stay just a little longer.
   "I can't keep him waiting, my lover."
   I hear her say, and here I smoke another.
   I hang my head as she's off to her lover,
   There, it smells, my pillow of feather,
   Just like all the women I can't remember
   I miss the solitude of sweet November.
   Love not the corrupt warmth of women,
   Tastes bitter sweet, yet agony is hidden.
   When they talk, may thine ears deafen,
   For words shalt not fix thy walls rotten.
   Hear my words, this has never been disproven,
   A woman's love is always shorter than bidden.

19 Nisan 2018 Perşembe

Just An Ordinary Sex Poem

   I met a drunk lady once,
   She said my poetry tasted nice
   Especially in her mouth twice
   While she spread her skinny thighs.
   Putting on my ladies man disguise
   I left her sweet caress with lots of lies.
   After years, she's returned to me the other day
   Oh, dear Lord, how beautiful she lay
   Beside me, guess I know how to pray
   Even for sin, which is what I crave.
   So, my little darling, please, get closer to me
   Days of not eating pussy were before thee.

16 Ocak 2018 Salı

Deneme

   Dost kelamı edilen bir dört duvar arasına girdim bugün. O dört duvarın içine sıkışmış ruhlar arasında,  yalnızlıktan solup gitmek üzere olmalarına rağmen memnuniyetsiz çehrelerine umut takınan, bir kadının sıcaklığına hasretleri gören gözlere aşikâr olan beyefendiler vardı. Onlara çevrelerindeki kimisi adi, kimisi iffetli, kimisi bedbaht, kimisi muhtaç kadınlar eşlik ediyordu. Muhabbetin koyuluğuna vurdukça ak ışık, istemsizce onları gözlemliyordum.

   Çiftler olabildiğine sevimliydi, oysa ki ezici çoğunluğu pesimistleri haklı çıkaracaktı. Aklıma mazi geldi, incecik giyinmenin mükellef olduğu bir Ağustos akşamı tanıştığım kadının, boynunun altındaki boşluğa buz kesmiş elimi koyup oradaki sıcaklığına boyun eğip vurulduğum o kış günü. Birçok kadını lüzumsuz gerekçelerle sevdim ancak en kıymetlisi budur. Haber geldi hastalara iyi gelen bir tabip dosttan, sekiz aydır bir kırığı vardı. Başta kurumaya naz eden betonda boğulur gibi oldum ancak zaman o betonu kurutmayıp akıttı çaresiz bedenimin üstünden, çünkü:

   "Ve ben ne zaman kiminle sevişsem,
    Hâlâ seni aldatıyorum." dizelerindeki hissiyat bana tanrı kadar uzak, güneş kadar yakındı ve mutlak ahlâkın yokluğuna emin olduğum kadar emindim ki istersem, geri alırdım.

   İffetin erdem boyutunda kıymet derecesini işliyorum puslu zihnimin labirentinde ve tanrı labirentin çıkmazlarını öylesine ince eleyip sık dokumuş ki çıkış yolunu bulmamın yıllar alacağına kalıbımı basarım.

12 Ocak 2018 Cuma

Bir Sarışın ve Umut

   Bugün saçları güneşin doğduğu vakitlerdeki gibi sarı, tel örgüler gibi dalgalı, gözleriyse kimsenin adını koyamayacağı renkte olan bir kadını düşledim. Yeşillikler içindeki bir masada güneş yüzüne vuruyor, bende omzundan öpme isteği uyandırıyordu. Hiç olmadığım bir adamdım, olgun ve sevecen. Karşımdaki kadına sahip olmadığımın farkındaydım ama bu durum hiç alışılagelmedik bir şekilde içimdeki şeytanları uyandırmıyordu. Zaten ne vakit bir kadın beni hayal kırıklığına uğratsa iki gün üzülüyor, üçüncü gün başkasına meylediyordum. Bunu başkası yapsa karaktersizlik olarak yorumlardım oysa ki ama durum benim için farklı oluyordu. Sevildiğim kadar sevmek üç yıl önce beynimin tüm kıvrımlarına öylesine derin kazınmıştı ki bilinçaltım, dünyanın en büyük aşkını bile bir çırpıda silip atabilirdi. Nitekim öyle de yaptı, çok değil bir hafta evvel her gün vuslatının hasretini çektiğim, sabahları çehresi aşkıyla uyandığım, giderse can vereceğime emin olduğum gece yarısı saçlı bir kadını unutmasam da gönlümden inleye inleye koparmış, düşlerime koca gözlü Teksas hanımefendisini eklemiştim bile. Böyle sevmek olur mu demek lüzumsuz zira insan sevildiği kadar sevmeli, aksi hastalıktan hallicedir.

   Bu yeni bir macera sayılmaz,  dediğim gibi düşle sınırlı ancak umut, güzel kadınlar ve hiç olmadığı kadar bekâr bir ben var. Kısa bir süredir normal hissediyorum, belki bu zırvalamam o yüzden ama ayın 18'i kurtuluşumun günü olacaktır derken büyük konuşmuş olmamayı dilerim. O günden sonra her şey, herkes stabil olacak ve ebediyete dair umutların fısıltıları sıcacık bir yatak gibi, hatta yetim bir çocuğun yanakları gibi tatlı olacak. Her şey çok güzel olacak!

9 Ocak 2018 Salı

Down On My Knees

Forgive me, my Lord
For my sins, my cursing
For my hate and anger
Most of all, for these eyes
That did not see
Thine is the glory.
Lord, I can't feel your presence
Haven't felt it since I was eight
Why would you forsake
A little kid, my Lord?
Now I've become a man, my Lord.
Remember the little kid who fell down
On his knees and prayed
For a dime of mercy?
You've forsaken him, my Lord.
Now, he is on his knees
Once more, my Lord.
My Lord, give me something else
Than women, for they are
Limitless and lovely, yet my love
Isn't enough for them all, my Lord.
Make me something more
Than a ladies man, my Lord
For I might be a good lover,
I might swim well in their
Wells of pleasure,
Yet I need something more, my Lord.
I need You, my Lord.
May Your return to me
Be soon, my Lord.
Take with everything
Within this miserable sinner.
Take me, my Lord
Dead or alive.

Yalancı Siyah

Gece yarısının iştah kaçırdığı dönemlerden birindeydi. Kadınının saçları siyah derdi herkese, yıllar evvel bir Çarşamba akşamı uzun tırnakl...