20 Ağustos 2017 Pazar

İlk Kelam

   Eli kötü gelen bir poker bağımlısı gibiyim bu aralar, içimdeki umudu sinek altısıyla kupa sekizi öldürüyor. Kartlar açılıyor, valeler ve aslar diziliyor. Gitgide paslanıyorum, içkiye sığınıyorum. Adını hatırlamadığım biri “Alkole dayanamayan adamdan olmaz” demişti, içimde ona küfürler besliyorum. Bir bardak daha dolduruyorum, uykusuzluk gözlerime ağırlık yapıyor. Gözüm gibi baktığım bedenimin yaşlanmasına göz yumuyorum.

   Dövme dediğimiz vücut işlemeleri manası olduğu müddetçe güzel bir sanat, evet ama ne vakit birinde "Carpe diem" veya "Sky is the limit" benzeri dövmeler görsem ağzına kroşeyi indirmek istiyorum. Götüne başına umut vadedici, motive edici dövmeler yaptıran insanlar büyük geri zekalı. Felsefe beyindedir, götte başta değil. Ulan mal herif, tamam söz iyi hoş, manalı ama sen oraya o dövmeyi yaptırdığın için millet görünce "Aa, gökyüzü limit harbiden amına koyayım, ne istersem yapabilirim" diye düşünecek mi sanıyorsun? Ulan yavşak, sen nasıl bir ironisin? Sınır gökyüzü ama IQ yeraltı be oğlum. Kimde bu tarz dövmelerden varsa biliniz ki hayal kırıklığıdır. Zaten dövme dediğimiz şey bana göre acılarını bedenine kazıma sanatı. Mutlu dövmeleri sikeyim, dövmenin mutlusu mu olur lan? Dövme dediğin baktığında sana kötü zamanlarını hatırlatır ve o zamanları atlatmış olmakla tatmin eder, anımsatır. Bu konuda aynı fikirde olmadığım kişiler olacaktır, zerre sikimde değil. Sıfatınızı sikeyim.

   Gelgelelim dünyevi meselelere. Bundan takriben bir sene evvel uzun süredir hasret kaldığım bir arkadaşımla telefonda konuşuyordum. "Niye aramıyorsun lan götveren? Telefonuna da ulaşılmıyor ne zamandır!" dedim. "Hapisteydim lan göt, yeni çıktım" dedi. Ne bok yediğini sordum. İstanbul'dan çıkıp birkaç yıl önce bitirdiği üniversiteyi ziyarete Ankara'ya gitmiş. Üniversitenin son senesinde tutulduğu dişiyi görmeyi ummuş, görmüş de. Kızın yanında sevgilisi varmış, ona takmış bıçağı. Çocuğun arkadaşları da bizim oğlanı çok temiz darp etmiş. Dayak yerken arada birkaç tanesine daha saplamış. Ölen yok neyse ki. Bu tarz olayları hiç sevmem, sevginin de bir adabı olmalı. Ağzının payını verip kapattım. Geçenlerde İstanbul'a geldiğimde görüşelim diye aradım, açmadı. Mesaj attım, askerdeymiş.

   İstanbul'a geldim geçenlerde. Genel olarak yalnızlık psikolojisine hastayım ama geldiğim memlekette bazen tabancayı ağzıma sokup tetiği çekecek seviyeye ulaştığımda "having a cold one with the boys" aktivitesini gerçekleştirebiliyordum. Ama şunu çok iyi biliyorum ki yalnızlıktan korkanlar optimist köpekler olur genelde. Kara kuru dünyayı güzelleştirmeye çalışanlar. Siktir oradan! Bok, boktur.

   Anlatacak çok şey var ama ilk yazıyı sıkmadan sonlandıralım. Her yazımın sonuna kaliteli parçalar ekleyeceğim. Bu paragrafların sonuna ise Zakk Wylde'ın gitarı ağlattığı gitar ağıtı "Farewell Ballad" kuşkusuz yakışacaktır. İyi dinlemeler.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yalancı Siyah

Gece yarısının iştah kaçırdığı dönemlerden birindeydi. Kadınının saçları siyah derdi herkese, yıllar evvel bir Çarşamba akşamı uzun tırnakl...