13 Haziran 2018 Çarşamba

Goner

  A rambling man keeps on rambling no matter how far away he goes. I know that for a fact. Desire of abandoning cities or women or family come to the same reason. He who wants to puke all the venom within yearns for far away places. Well, he's wrong. He should come to terms with the fact that he is actually... toxic. There is no escaping from yourself. The answer is not another woman's bitter taste or moving to another city. The answer lies within yourself. No matter how hard you try to ignore, it always comes down to these two possible answers: Bullet for your brain or letting it all go. The latter seems much easier, yeah? It's not. I can bet my life on it.

  Exactly 20 days from now, I'll be in a new city where I'll spend at least 5 years of my life. Surely, leaving it all behind seems like such a sweet bless, yet I tried leaving once and it did not go well. This time, I'll try harder. I'll try to let it all go.

  It's been a long time since I shared any songs with y'all. Kathleen then.

  "Stars hang high above, the oceans roar
  The moon's come to lead me to her door
  There's crystal across the sand
  And the waves, they take my hand.
  Soon I'm gonna see my sweet Kathleen."




10 Haziran 2018 Pazar

Hancıdan Haber

  "Selam söyledi" dedi elleri bira kokulu, bıyıkları tütünden sararmış, bedeni ihtiyarlığa teslim olmuş hancı. Teşekkür ettim eski ahbabımın selamına ettiği elçiliğe.

  Hayli zaman önce bu büyükten hallice şehirde gitgide kendi itibarını lekelediğini düşünüp insanoğluna küsmüş ve küçük bir kasabaya yerleşmişti. Anlaşılan o ki memleketinin en sevdiği hanına uğramış, eski dostuna gelişini haber vermekten kaçınmıştı. Kendisini suçlamıyordum fakat bu ona kızgın olmadığım manasına gelmiyordu. Kimsenin bardak altlıklarını kullanmaya tenezzül etmediği hanın bu lekeli masası, birçok güzelin kapalı kapılar ardındaki manevralarına dair dedikodulara, alkolizmin kafesine irademizle girmemize ve çıkmamıza, kutsalları hiçe saymaktan aldığımız muhteşem hazza ve daha birçok şeye tanıklık etmişti.

  Terk-i diyar etmeden evvel çektiği varoluş sancılarını bana anlatmakta güçlük yaşıyordu. Sükunet arzusu taşmıştı, inzivaya çekileceğini, insanoğlundan ve şehir gürültüsünden bıktığını söylüyordu. Hatta bir gün durakta otobüs beklerken yerdeki boş su şişesi, rüzgârın etkisiyle usul usul ona doğru süzüldükçe içini korku kapladığını, şişe yaklaştıkça ölümün de yaklaştığını hissettiğini söylediğinde delirdiğini düşünmüştüm.

  Yeterince içtim, ahiren bünyem aptallıklara gebeydi zaten. İtibarımı düşünüp bir sonrakini söylemedim. Tahrip olmuş cüzdanımdan parayı çıkarıp hancıya verdim. Yerimden kalkarken bir ses duydum, mazidendi...

  "Beni özledin mi?" dedi. Yıllardır görmediğim yüzündeki tek değişiklik ufak tefek kırışıklıklar ve eski usul bir bıyıktı.

  Dostluk hakkında yığınla farklı felsefi görüş elbet vardır, ancak içlerinden biri hepsinden üstün ve yanlışlaması en zahmetli olandır. Der ki "Bir insanın tek dostu ikinci kişiliğidir."

  "Özlememek ne mümkün!" diye cevap verdim kendime, bıyıklarımızın altında buruk bir gülümseme ve kaşlarımızda her zamanki çatıklık vardı. Vusladımız hayli geç kalınmış ve bir o kadar da manidardı.

Yalancı Siyah

Gece yarısının iştah kaçırdığı dönemlerden birindeydi. Kadınının saçları siyah derdi herkese, yıllar evvel bir Çarşamba akşamı uzun tırnakl...